Sergi Metni
ÂDEMİN BOY AYNASI / Esra OSKAY
Âdemin[1] üstünden şapkası alındığında bir yokluk çıkar karşımıza. Başını soktuğu çatısının, korunaklı sığınağının dışından baktığımızda, gücünü kaybeden insanlığın halidir adem. Kendinden olmayanı hiçe sayar, yerini yurdunu bir şiddetle biçimlendirir âdem.
Seniha Ünay’ın resimleri, âdeme bu karanlık ikizinden yaklaşır. Kurbanın yokluğuyla yarattığı boşluğun içinde, bizleri âdemin şiddetine şahit olmak için zorlar. Ünay, medyadaki haberlerden alınan görsellerden yola çıkar şiddetin hareketine odaklanırken. Âdem, eylemin içinde, eylemin dışında ve yakın plan portrelerinde tekrar tekrar gösterilir. Kurban ise, bu resimlerin öznesi olmaktan muaf tutulur, görünürlüğün şiddetinden sakınılır. Görünürün ve gösterilmeyenin sınırında eylemin anlamını ve ağırlığını çözmeye çalışan bir çaba vardır.
Bu resimlerde gündelik barbarlığın sahnesine, haberlerde gördüğümüz görüntünün zorbalığına adım adım yaklaşırız. Bakışımız, kurbanın bıraktığı boşlukta asılı kalan failin eylemine yönelir. Medyatik zamanın[2] hızı içinde sahnesine ağır çekimle yaklaşan bu bakış, durup anlamayı arzular. Eylem yarıda kesildiğinde, şiddetin keskin hareketi yavaşlatıldığında görüntüyü daha detaylı okumaya başlarız. Failin öfkesiyle, bu öfkenin biçimlendirdiği yüzüyle, elindeki şiddetin araçlarıyla baş başa kalırız. Medyanın kurbana yönelen, bizi kurbanın trajedisine yaklaştırmaktansa vicdanımızı yorarak uyuşturan perspektifinin dışında durur bu resimler. Kurbanı, acıma hissimizin nesnesi yaparak bize erdem bahşeden bir dil yerine failin eylemine odaklanır, bizi şahit olmaya zorlar.
Her resimde tekrar eden boşluk, şiddeti medyatik temsillerin dışında tutarak düşünmeyi deneyen bir zamana yer açar. Kurban, bu temsilden eksiltilirken dikkatimiz şiddetin kaynağına yönelir. Düşüncemizi kapatan şefkatimizi durdurarak âdemin dünyasına çeker bizi. Öfkesi hedefini kaybettiğinde, âdemin ‘şiddette cisimleşen gücü’ zeminini kaybeder. Kadraj kadraj failin bedenindeki gerilime, yüzündeki ifadeye bakarken bulanık boya lekelerinin içinde bu barbarlığın anlamını ararız. Bir anlık öfkede bütün gücünü toplayıp hedefine yüklenen beden gerilir, yüzün hatları tanımsız şekillere bürünür. Eylemin bedende toplanan hareketi parçalanırken failin hareketindeki belirsiz anlara odaklanırız.
Seniha Ünay, medyanın “bir gösteri nesnesi”[3] (2021) haline getirdiği şiddete, parmaklarımızın ucundan akan gündeme, bakışımızı durdurarak karşılık verir. Aynı görüntünün farklı detaylarına tekrar tekrar bakarız. Mürekkeple yazılmış gazete manşetlerindeki haberler ise bu eylemin ağırlığını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde, dilin keskin görüntüsünde seslendirerek anlatır. Bakmaya gücümüzün yetmediği, kelimelerin soğukkanlı mesafesinde okunaklı hale gelir.
Ünay’ın gazete sayfalarında kurbanın adını, eylemin şeklini duyarız. Yazının mürekkebi sayfanın üzerinde imgesel lekelere dönüşür, failin yüzündeki muğlak lekeselliği okumaya çağırır bizi. Âdemin yüzündeki ifade, harflerde net sınırlara sığan mürekkebin aksine bulanıktır, okunaksızdır. İmgedeki leke, bizi, manşetlerin hızlı anlamına çekmekte ısrarcıdır.
Görme ve okuma arasındaki yer değiştirme, bu şiddet karşısındaki alışıldık medyatik yöntemleri ters yüz eder. Kelimeler ve görüntülerin medyatik ilişkisinde ise şiddet, dili destekleyen düşük çözünürlüklü bir kanıtla gösterilir. Dilin soğukkanlı bir hızla aktardığını imge koyulaştırıp ağırlaştırarak kavrar. Eğer imge ve metin arasındaki ilişkide imgeye düşen “metne et veren ve kıvam kazandıran buradalık eklentisi” (Ranciere, 2008: 50) ise, bu düzenlemedeki imgesel ekonomi, görüntüleri yavaşlatan ve dili uyuşturan bir söz kaybına dayanır. Dilin ve imgenin çarpışmasında, şiddete karşı cevabını ezberlemiş erdemli vicdanımız askıya alınır. Karşımızdaki yüzlerin meçhul ifadelerinde yeni cevaplar aralanır. Sakin bir duruşun içinde rutin bir işi icra eden figürlerde, istisnai bir vakaya değil görünür şiddetin ardındaki sistematik bir anlayışa bakarız bu sefer. Âdem, istisnai gözüken şiddetin altında yatan şiddet iklimi okunmadan anlaşılmaz, onun imgesine âdemin içindeki yok edici güç okunmadan yaklaşılamaz. “Âdemin Boy Aynası”, bizi başka bir tahayyül içinden âdeme bakmaya çağırır.
[1] Türkçe’de düzeltme (şapka) işareti ile kullanılan âdem, “insan” anlamına; düzeltme (şapka) işareti olmadan kullanılan adem ise “yokluk” anlamına gelmektedir.
[2] https://www.e-skop.com/skopbulten/medyaya-nasil-direnilir/5783